Avrupa Parlamentosu seçimleri, AB’ye üyelik süreci son yıllarda demokrasiyle ilgili yaşanan tartışmalar nedeniyle tıkanan Türkiye tarafından yakından takip edildi.
Avrupa Birliği’nin yasama organı olarak faaliyet gösteren Avrupa Parlamentosu’nun son yıllarda onayladığı raporlar, Türkiye’nin katılım müzakerelerinin yeniden başlama ihtimali olmadığını ve AB-Türkiye ilişkilerinin yeni ve daha gerçekçi bir çerçeveye oturtulması tavsiyesini içeriyordu.
Hafta sonu tamamlanan seçimlerin ışığında oluşan yeni parlamentonun da Türkiye konusunda farklı bir tutum izlemesi beklenmiyor.
Diplomatik kaynaklar, seçimler sonucunda ortaya çıkan tablonun Türkiye’nin AB ile ilişkileri açısından olumsuz bir durum anlamına geldiğini kaydediyor.
Bu olumsuzluğun temelinde aşırı milliyetçi partilerin Avrupa’nın tamamında ve büyük üye devletlerde oy oranını artırmış olması yatıyor. Bu partilerin ortak söylemleri arasında Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmak var.
Türkiye’nin üyeliği konusunda geçmişte daha esnek tutum alan Avrupa Halk Partisi gibi merkez sağ partiler ile sosyal demokratların karşıt pozisyona geçmesi, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından daha sorunlu bir döneme girildiğini gösteriyor.
Bu durumun, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye hakkında hazırlayacağı raporların aynı sertlikte olması ve yeni ilişki biçimlerinin gündeme alınması tavsiyelerini yineleme sonucunu getirebileceği değerlendiriliyor.
Ankara AP’den ‘yapıcı ve rasyonel’ tavır bekliyor
Avrupa Parlamentosu’nun son Türkiye raporu için 2023’te yapılan oylamada 434 milletvekili kabul oyu kullanmış, sadece 18 milletvekili ret oyu vermişti.
Türkiye, sığ ve vizyonsuz olarak değerlendirdiği rapora sert tepki göstermiş ve 2024 seçimlerinden sonra oluşacak Avrupa Parlamentosu’nun “tarafsız, rasyonel ve yapıcı bakış açısıyla hareket edeceği ümidini” dile getirmişti.
Aşırı sağın yükselmesiyle ilgili ikinci kaygı unsuru, Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan çok sayıdaki Türkiye kökenli kişinin yaşam koşullarını ve güvenliklerini etkileyebilecek olması.
Türkiye, başta Almanya olmak üzere bu ülkelerle yapılan temaslarda sayıları milyonları bulan Türkiye kökenli kişilerin yükselen milliyetçilik, İslamofobi gibi akımlardan korunması için çağrıda bulunuyor.
Türkiye’nin beklentilerine nasıl yanıt verilecek?
Türkiye’nin mevcut konjonktürde ilişkilerini AB Konseyi ve Avrupa Komisyonu ile yürütmesi ve parlamento onayına gereksinim duyacak bir süreç bulunmamasına da dikkat çekiliyor.
Diplomatik kaynaklar, bundan sonraki süreçte Avrupa Komisyonu’nun nasıl şekilleneceğinin ve Türkiye açısından özellikle genişleme ve gümrük birliğinin güncellenmesi dosyalarının kimlerin sorumluluğunda olacağının önemli olacağına işaret ediyor.
Türkiye’nin Avrupa Komisyonu’ndan en önemli beklentisi AB’nin dış politika ve güvenlikten sorumlu Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in geçen sene hazırladığı raporda yer alan tavsiyelerinin yaşama geçirilmesi.
Bu tavsiyeler arasında üst düzey siyasi diyaloğun yeniden başlatılması, gümrük birliğinin güncellenmesi, vize kolaylığının sağlanması ve Avrupa Yatırım Bankası’nın (AYB) Türkiye’de faaliyetlerine yeniden başlaması yer alıyordu.
AB, Kıbrıs’ta Türkiye’den adım bekliyor
Bu beklentiler arasında Türkiye’nin en çok önem verdiği gümrük birliğinin güncellenmesi konusunda yakın zamanda olumlu bir adım atılması beklenmiyor.
Bunun en önemli nedenlerinden biri Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin engellemelerinin devam etmesi.
Bu iki ülke, Türkiye’nin mevcut gümrük birliği anlaşmasını Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de kullanabilmesini sağlayacak Ankara Protokolü’nü onaylamamasından dolayı kararı veto ediyor.
AB’nin bu konuda Türkiye’den beklentisi ise BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorununun çözümü için atadığı yeni Özel Temsilci Maria Angela Holguin Cuellar’ın çabalarına destek vermesi ve iki-devletli çözüm yerine BM parametreleri kapsamında yeni bir müzakere sürecine onay vermesi.
Cuellar, Ocak ayından bu yana yaptığı temaslar ve gözlemleri Temmuz ayında raporlaştıracak ve kamuoyuna sunacak.
Türkiye, özel temsilciden adil bir rapor beklediğini kayda geçirmişti.