Kabul edelim ki çay, bizim kültürümüzün vazgeçilmez bir parçası. Akşam yemeklerinden sonra içmezsek evde kavga çıkar.
Ancak bizim bu çay bağımlılığımız, 19. yüzyılda ülkece hastaneye kapatılmamıza neden olabilirdi! İyi de nasıl?
19. yüzyılda bir kadınsanız, gündelik yaşamınızdaki neredeyse her hareket, sizi psikiyatri hastanesine yatırılacak kadar sorunlu biri olarak gösterebilirdi.
NHS Grampian Arşivleri, 1840’lara ait Aberdeen Lunatic Akıl Hastanesi’nin yıllık raporlarını incelerken bu tür nedenlerle yapılan başvuruların verilerini ortaya çıkardı.
Raporda “uzun süreli hemşirelik,” “yoksulluk” veya “hayal kırıklığı” gibi nedenlerle hastaneye yatırılanların yanı sıra “hareketsiz yaşam ve çay bağımlılığı” nedeniyle sorunlar yaşayan bir kadının durumu da kaydedilmişti.
Doğal olarak hastanın durumu sadece fazla çay içmekle sınırlı değildi. 34 yaşındaki fabrika işçisi Elizabeth Collie’nin, 1848’de makinelerle ilgili sanrılar yaşamaya başlaması üzerine mental sağlık tesisine kabul edildi.
Hastane çalışanları, durumuna neden olarak sadece çay bağımlılığını işaret ettiler. Collie, hastanede altı aydan fazla bir süre kaldıktan sonra taburcu edildi.
1886 yılında The British Medical Journal’e yazılan bir mektup, kadınların çay içme alışkanlıklarına yönelik şüphelerin sadece Aberdeen bölgesiyle sınırlı olmadığını öne sürüyor.
Doktor J. Muir Howie; kadınların çay bağımlılığının, sıklıkla alkol bağımlılığına yol açtığını belirtti:
“Kadınlar arasında çay bağımlılığının sıklıkla alkol bağımlılığına yol açtığını belirtmek isterim. Bağımlılık tedavi merkezindeki deneyimlerim, birçok kadının aşırı çay içtikten sonra alkol bağımlılığına düştüğünü gösteriyor.”
“Alkol bağımlılığı döneminde fazla çay içmeseler de alkolü bırakınca yeniden çaya dönüyorlar. Birçok durumda alkol, aşırı çay içmenin neden olduğu sinirsel belirtileri hafifletmek için kullanılıyordu.”
İlginizi çekebilecek diğer içerikler: